Aramak istediğiniz kelimeyi yazınız..
Ara ..

Su ile ilgili gerçekler ve bilinmesi gerekenler

3 Kasım 2016

Şu anda kullanmakta ve içmekte olduğunuz SU’ya ne kadar güvenebiliyorsunuz?
-İçmekte olduğunuz en kaliteli kaynak suyunun bile 22 derecede güneş ışığı gördüğü anda BAKTERİ ürettiğini biliyor musunuz?
-Musluklarınızdan akan suyun yiyeceklerinize/ çamaşırlarınıza/ vücudunuza temas ettiğini ama günlük yaşantımızda bu gerçeklerin farkında olmadığımızı biliyor musunuz?
– Bilerek veya bilmeyerek çok fazla tezatlık yaşıyoruz. Temiz sanarak aldığımız pahalı suyu sadece içme maksadı ile kullanıyoruz. Oysa kirliliğin vücudumuza sadece ağız yoluyla girdiğini mi düşünüyorsunuz?

Örneğin:

*Susadığınızda içme suyu içiyor ama dişinizi şebeke suyu ile fırçalıyorsanız , bu sizce doğru mu?
*Hangi suyu kullanarak meyvenizi yıkıyor, banyonuzu yapıyor, yüzünüzü yıkıyor, akvaryumdaki balığınızın suyunu değiştiriyorsunuz?
*Kullandığınız suya insan dışkısı karışmadığını mı düşünüyorsunuz?
*Elinizi hangi su ile yıkayıp yemek yiyorsunuz?
*Halınızı yıkarken temizlik yaptığınızı sanıyorsunuz. Bu suyla yapılan temizliğin ne kadar hijyenik olduğunu düşünüyorsunuz?

Suyun Küresel (Dünyamız için) önemi:

*Su yoksa yaşam da yoktur.
*Su içinde bulunduğumuz çeşitli yaşam şartlarının, birbirini etkileyen biyolojik ve çevresel sistemlerin arkasındaki itici, destekleyici güçtür.
*Su meteorolojik hava sistemlerini düzenleyen unsurdur.
*Su dünyamızın sıcaklığını sabit tutar.
*Su’yun diğer maddeleri temizleme, emme ve taşıma kabiliyeti vardır.
*Su fiiliyatta dünyamızda heryerde mevcut olması nedeniyle, ne kadar önemli olduğunu unuttuğumuz ve bunu doğal karşıladığımız bir maddedir.

Kişisel Önemi:

*İnsan vücudunun %70-75’ini su oluşturmaktadır.
*Vücuttan %10 Su kaybının kurumaya (dehydration), %20 Su kaybının ise ölüme sebep olduğu bilinmektedir.
*Her gün milyonlarca karmaşık biyokimyasal reaksiyonların oluştuğu vücudumuzda Su, bütün metabolizmamızı düzenleyen maddedir.

Sudaki Kirlilik Sağlığımızı Ne Şekilde Etkiliyor?

En çok suya ihtiyaç gösteren organımız beynimizdir. Vücudumuza aldığımız mikroplu suyun beynimize ne kadar zarar verdiğini biliyor muydunuz?

Uzmanlar sağlıklı bir insanın günde asgari üç litre su içmesi gerektiğini söyler ama nasıl su içmesi gerektiğini söylemezler.

Sudaki kimyasal maddeler bakteriler, mikroorganizmalar, tenyalar, insan ve hayvan kalıntıları, kireç, klor vs.gibi maddeler insan yaşamını, sağlığını ve ekonomisini bir hayli etkiler.

Örnek:

-Suyun içindeki aşırı kireç(sertlik)midede hazmı zorlaştırır.
-Birçok mide ve bağırsak hastalığına yol açar.
-İdrar yollarında kum ve taş oluşturur.
-Diş taşı oluşumuna sebep olur.
-Adale ve eklem kireçlenmesine sebep olur.
-Birçok romatizmal hastalığa sebep olur.
-Sayısız kemik hastalığının başlangıcıdır.
-Çocukların kemik yapısını vaktinden önce sertleşmesine sebep olur, böylece kısa boylu nesiller oluşumunu sağlar.
-Klor içindeki trialometan kansorejen etkilere sahiptir.
-Klor ve su birleşince kanserojen etkili maddeler oluşur.
-Suyun içindeki aşırı klor guatr hastalığına sebep olur.
-Bayanlarda kansızlığa yol açar.
-Saç dökülmesi ve göz kızarmasına sebep olur.
-Ciltte sivilce, kaşınma, kızarıklık hatta egzamaya varan rahatsızlıklara sebep olur.

Suyun kalite kriterleri

Sağlıklı yaşamamızın düzenlemesinde; içilen Su’yun miktarı veya saflığı gibi özelliklerin yanında Su’yun KALİTESİ en önemlisidir.

Binlerce yıl öncesinde su’yun sahip olduğu ve Su kalitesini belirleyen en önemli parametreler:

(1) ihtiva ettiği oksijen miktarı,

(2) yüzey gerilimi

(3) çözücülük kabiliyeti

gibi özellikleri yaşamımız için vazgeçilmez kriterler olmalıdır. Su’yun içerdiği çözünmüş oksijen (DO-Dissolved Oxygen) miktarına göre su’yun kendisinin canlı kalması kirlenmemesi sağlanabilir.

Bundan 200 yıl kadar öncesinde, havadaki Oksijen (O2) miktarı yüzde 38-39 oranlarında, buna mukabil KarbonDioksit (CO2) miktarının ise yüzde 18-19 oranı kadar olduğu, bu gün ise bu oranların değiştiğini hepimiz bilmekteyiz. Oksijen yaşayan canlı organizmalar için bağışıklık (immunity-koruma kalkanı) sistemini koruyan olmazsa olmaz elementtir.

Bilimin ve teknolojinin ilerlemesi ile hava, su ve toprak gibi ortamlardaki kirliliğin esas sebebinin KARBON olduğu anlaşılmıştır. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO)’nun 2003 yayını ile tüm insanlığa tavsiye edilen sudaki kirlenmenin, Çözünmüş Organik Karbon (DOC-Dissolved Organic Carbon) miktarının litrede 10 mikro-gram’dan az olması ile önlenebileceğine işaret edilmektedir. (2003 World Health Organization – Heterotrophic Plate Counts and Drinking-Water Safety. Edited by J. Bartram, J. Cotruvo, M. Exner, C. Fricker, A. Glasmacher. Published by IWA Publishing, London, UK. ISBN: 1 84339 025 6)

Ancak bu değerin altındaki sularda salgın hastalıklara neden olan patojenik bakterilerin (HPC-Heteretropic Plate Count) çoğalamayacağı ve mikrobiyolojik kirliliğin stabilize edilebileceği, bu değerin (HPC tarafından hemen sindirebilecekleri nutrient olan AOC-Assimilable Organic Carbon) doğal kaynak suyu veya arıtım işlemi yapılmış içme suyu olsa bile, özellikle insani tüketim amaçlı suların mikrobiyolojik denge kriteri olarak kabul edildiği belirtilmektedir.

Ekolojik dengenin korunmasında bu değer önemli bir kriterdir. Su ortamlarında çoğalan bakterilerin gıdası olan DOC-Çözünmüş Organik Karbon miktarı ülkemizde yürürlükte olan su ile ilgili yönetmeliklerimizde, Organik Maddeler için Sarf edilen Oksijen miktarı parametresi ile belirtilmekte ve en düşük değerin, mesela Doğal Kaynak Suları için 2 Miligram/Litre = 2000 mikrogram/Litre değerinde olması yeterli bulunmaktadır.

Son yıllarda çevremiz, ekolojik dengemiz, sağlığımız, ürünlerimiz bu açıdan ele alındığında; uluslararası sanitasyon (hijyen) standartlarına ulaşmadığından, büyük ölçekli ekonomik problemler ve krizler yaşamaktayız. Su’daki DOC-Çözünmüş Organik Karbon miktarının 10 mikrogram/Litre’den az olması halinde, isteseniz bile su’yu kirletemezsiniz.

Su nasıl kirlenir ?

Su kirliliği bütün dünya ülkelerinin ortak sorunudur. Tüm ülkelerin yerel yönetimleri suyu musluklarından arıtılmış olarak akıtamamaktadır. Bu sebeple gelişmiş ülkelerdeki bireyler kendi sularını kendileri arıtma yoluna girmektedirler.

Dünyamızın ve doğamızın yaşlanmasından, nüfus artışından ve bilinçsizce sanayileşmeden kaynaklanan kirlilik suyumuzu da etkilemektedir.

Örneğin;

Kömür yakılması ile kükürt dioksit gazı oluşur. Yağmur yağdığında su ile birleşip sülfürik asit olarak geri döner.

Petrol ve doğalgaz yakıldığında ise nitrojen oksit oluşur. Yağmur damlaları ile birleşip nitrik asit olarak bize ulaşır. Yağmur yağdığında hava temizlenir. Fakat su kirlenir. Kirlenmiş yağmur sularını doğa toprak katmanları ile temizler. Ancak toprak da kirlenir. Kirliliğe doymuş doğa parçası suyu artık temizleyemez.

Yeryüzündeki bütün suların gökyüzüne sürekli devr-i daim ettiği düşünüldüğünde; bu kirlenme döngüsünün ne kadar hızlı ve yoğun olduğu bir gerçektir. Üstelik sanayi ve insan atıklarının doğayı ve suyu, dolayısıyla insanı olumsuz yönden nasıl etkilediğini siz düşünün. Çok çamaşır deterjanı tüketen bir ev hanımı bile doğanın kirliliği için maddi-manevi katkıda bulunmaktadır.

Su kirliliği su moleküllerinin doğal molekül küme ölçülerinden daha büyük kümelerde oluşmasına ve kirletici maddelerin de büyük su molekül kümelerinde yerleşmesi diye ifade edilebilir.

Kirletici madde Su filtre edilerek su’dan çıkarılsa bile, su molekül kümeleri doğal halinden daha büyük olduklarından ve kirleticinin elektromanyetik dalgaları ile zararlı etkisi arıtılan su’da mevcudiyetini devam ettirecektir.

Ayrıca kirleticiler su’da mevcut oldukları zaman veya arıtma işlemi sonunda tamamen sudan çıkarıldıklarında bile elektromanyetik frekansları su’yun molekül kümelerini, doğal olmayan bir yapıda, büyük su molekül küme yapısında tutacaklardır.

Bu son durum da bir kirlenmedir. Su kirliliği kimyasallar, tarımsal ilaçlar ve kimyasal gübreler, termal, sürtünme ve elektromanyetik etkileşimler gibi sebeplerle çeşitli formlarda oluşur. Kirliliği ortadan kaldırmak için çeşitli metodlar ve teknolojiler uygulansa bile; bunların hepsi suyun moleküler ve frekans seviyesinde kirlenmesine sebep olmaktadırlar.

Kirlilik doğal olmayan miktarlardaki maddeler ve elektromanyetik freanslar ile suyu doyurur. Bu nedenle su’yun gıdaları, yiyecekleri, oksijeni çözme ve taşıma ve hücrelerimizin temizlenmesi gibi doğal olan özellikleri ve gücünün azalmasına neden olur.

Kirliliği bilen yerel yönetimler suyu kaynağında arıtmaktadırlar. Toplumu bulaşıcı hastalıklardan korumak için kireçleyip, klorlayarak kilometrelerce uzunlukta borular ile musluğumuzdan akıtmaktadırlar. Burada kireç, klor gibi maddelerin bireylere vereceği zararı ve kilometrelerce uzanan borulardaki sızıntı ve karışımları arıtamamaktadırlar.

Bizler doğal olarak, sadece ilk açıldığı dönem yapılan analiz raporunu şişe üzerine yazmış, ne sıklıkta kontrol edildiği bilinmeyen PVC esaslı, sağlık ve gıda nizamnamesine tamamen aykırı pet şişelerde ambalajlanmış ve ambalajları ile doğayı daha çok kirletmeye mecbur edildiğimiz sadece içmek için kullandığımız pahalı suyu seçmek zorunda bırakılıyoruz.

Yanma (Combustion) açık formülü: Yakıt (Fuel) + Oksijen (O2) => Heat (Energy) + CO2 (KarbonDiOksit) + Water (H2O)

İçten yanmalı yakma sistemlerinde yakıtın eksik yanması sonucunda atmosfere atılan yan ürünlerin toksik olduğu, ölümlere kadar varan hastalıklara neden olduğu yıllardır bilinmektedir.

Egzost Gazı ile atmosfere bırakılan kirleticiler:

NOx = Azot Oksitleri yakıtların yüksek yanma sıcaklığı sebebiyle ortaya çıkan ve egzost yoluyla atmosfere bırakılan yan ürünleridir. Yanma sıcaklığı ne kadar yüksek ise buna paralel olarak NOx üretimi artmaktadır.

PM (Partikül, İs, Kurum, Soot) yakıtların eksik oksijen sebebi ile tam yanamaması neticesinde ortaya cıkan ve egzost yoluyla atmosfere bırakılan yan ürünleridir. Diğer bir ifade ile yakıtın eksik yanma sebebi ile iş yapmadan harcanması, sarfedilen kısmıdır.

Hava kirliliğine neden olan NOx ve PM oluşma değerleri arasında ters orantı vardır. Bu ters orantılı proses eksik yanma neticesi oluşan kirleticilerle mücadele, emisyon ile mücadeleye davetimizin esasını ve gerekçesini oluşturmaktadır. Birisini azaltmak için yapılan çalışmalar diğerinin artmasına neden olmaktadır.

Mesela, PM (partikül, kurum, is, soot) azaltmak için yanma zamanının (injection timing) değiştirilmesi gibi stratejiler uygulandığında istenmedik miktarda NOx miktarında artışlar ortaya çıkmaktadır. Veya yanma havası için sulandırma stratejisini uyguladığımızda (egzost gazını su içinde sirküle ederek havayı egzost gazından elde etme, – exhaust gas re-circulating- gibi) NOx üretimini azaltmada etkili ancak egzost gazı su içinde sirküle edilirken oksijenin yeri değiştiğinden PM, partikül, soot miktarının artmasında etkili olmaktadır.

Suyu iyileştirme

Eğer su aşırı derecede kirlenirse veya uzun müddet kendisini temizleyemezse, kirleticilerin frekansları sebebiyle doğal su molekül kümeleri yerine daha büyük molekül kümeleri oluşmasına neden olur. Eğer su oksijeni çözemiyor ve taşıyamıyorsa anaerobik (oksijensiz) ortama dönüşür. Anaerobik su bulunduğu her ortamın da anaerobikleşmesine (oksijensizleşme) neden olur.

Su’yun moleküler yapısındaki doğal enerji formu ile yaptığımız restorasyon ve değişiklik sonucunda, nano ölçülerde su molekül kümelerinin (nano-clustered water) restore edilen fiziksel yapısı sayesinde, Su evrensel temizleyici (universal solvent) deoksidizer (antioksidan) olan orijinal özelliğine tekrar kavuşmuş olmakta ve kendi kendisini temizleyebilmekte, dış ortamdan gelecek her çeşit kirleticilere karşı sahip olduğu yüksek derecedeki rezistansı (immunity) sayesinde de onları zararsızlaştırma işlevini ve gücünü yeniden kazanmaktadır. Suyun kimyasal yapısı değişmemektedir.

Suyun içindeki mineraller aynen kalmaktadır.

Suyun yoğunluğu (density) değişmektedir.

Suyun yüzey gerilimi-surface tension- %18 daha düşük olur.

Kaynama ve donma noktaları da değişir. Bu da enerji tasarrufu demektir.

Suyun içinde çözünmüş Oksijen (DO) miktarı daha çok artar, bunun neticesinde yüksek seviyede sağlıklı-yararlı aerobik ortamın oluşması temin edilir. Hastane virüsü gibi mikropların ölümcül olması önlenir.

Doğal enerji formundaki düşük frekanslı titreşimler suyun moleküllerinin birinin diğerini tetiklemesi neticesinde, suyun moleküler küme (cluster) yapısının incelmesine (self-homogenization) nano-moleküler kümeli yapıya dönüşmesine sebep olur.

Suyun kalitesi mükemmelleşir, toksik maddeleri çözme (nötr hale getirme) kabiliyeti artar.

SU’DA çözünmez -INSOLUBLE- KalsiyumKarbonat (CaCO3) yani Kireç taşı SU’yumuzda ÇÖZÜLÜYOR!

Suyun içinde çözünmüş Oksijen arttığından su’yunuzun kendisinde bağışıklık sisteminin (immunity-koruma kalkanı) kuvvetlenmesi sağlanmaktadır.

Sudaki Kirlilik Ekonomimizi Ne Şekilde Etkiliyor?

Bugüne kadar suyun kirliliğinden kaynaklanan maliyetleri hesaplamak hiç aklınıza geldi mi?

İçme suyuna ayrı, kullanma suyuna ayrı fatura, sağlık giderleri, elektrikli aletlerin tamir masrafları, fazla temizlik malzemesi tüketimi, zaman ve enerji kayıplarının maliyetleri vs.

Bütün bunların su ile ne ilgisi var derseniz lütfen okumaya devam ediniz.

* Evinizdeki çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, halı yıkama makinesi, şofben ve termosifon, kalorifer, jakuzi, buharlı ütü vs.gibi su ile çalışan elektrikli ev aletlerini alabilmek için tahminen kaç para harcadınız?
* Bu cihazlar kireçli su ile çalıştırıldığında ömürleri %60 oranda daha az olur.
* Bu cihazların tamir ve bakımına yılda yaklaşık kaç para ödüyorsunuz? (çektiğiniz zahmet hariç)
* Sert su; sabun, deterjan, şampuan vs.gibi maddelerin köpürmesini engeller. Gereken miktardan iki kat fazla kullanılır. Bunlar televizyon reklamlarında söylenmez.
* Pahalı deterjanla ucuz deterjan arasında ki fark köpük yapıcı ve kireç sökücü formüllerin oluşumudur. Yumuşak su kullanıldığında pahalı ve ucuz deterjan arasındaki fark kalmayacak, aynı sonuca ucuz olan deterjanla da ulaşılabilmektedir.
* Yumuşak su kullanılarak yapılan temizliklerde, yardımcı madde dediğimiz yumuşatıcı, kireç sökücü, tuz, çamaşır suyu gibi maddeleri kullanmaya hiç gerek kalmayacaktır.
* Yumuşak su ile banyo yaparsanız, saçlarınızın daha yumuşak ve parlak olduğunu görecek bir daha saç kremi kullanmaya lüzum hissetmeyeceksiniz.
* Yumuşak su ile yıkanan otomobili kurulamaya ihtiyaç kalmaz.
* Yumuşak su ile yıkanan çamaşır veya bulaşıkta hiç leke kalmayacağından daha az zamanda temizliğiniz tamamlanır. Böylece enerji ve zaman tasarrufu sağlanır.
* Arıtılmış su ile yapılan yemeğin rengi, tadı ve aromasının ne kadar farklı olacağını tahmin edebiliyor musunuz?
* Aslında çay yapımının sırrı çayı yapanda değil, suyun yumuşaklığındadır.

Suyun ekonomiye verdiği zararları tekrar edersek; sağlık masrafları, daha fazla kullanılan temizlik malzemeleri giderleri, yardımcı temizlik malzemeleri maliyetleri, daha uzun işlemler için harcanan zaman ve enerji su ile çalışan cihazların ömrü ve verdiği tahribat giderleri vs.gibi. Bütün bunları önleyebilecek ilk akla gelen tedbir sizce ne olmalı?

Doğal enerji teknolojisi – Suyun aktive edilerek canlandırılması DOĞAL ENERJİ = LIFE ENERGY = VIBRATION ENERGY NEDİR?

BİLGİ (INFORMATION) BİR ENERJİ FORMU’DUR. Dr. Wilhelm Reich (1897-1957)

Bilinen Enerji Form’larının Elektrik, Manyetik, Radyoaktif, Kimyasal ve Isıl enerji formları olduğunu ve onlarca yıldır teorik, bilimsel ve reel uygulamalarını yaşamaktayız.

Yukarıda belirtilen Enerji Form’larının dışında bir başka Enerji Formu’nun da teorik, bilimsel ve reel olarak uygulamalarını da son 25 yıldır yaşamaktayız.

Yaygın olarak dünyamızda uygulanmakta olan Doğal Enerji Form’u her an ve her yerde mevcut olan ve Dalga Boyu-Rezonans-Vibration-Frekans olarak karşımıza çıkan INFORMATION (BİLGİ) Enerji Formu’dur. Bu Doğal Enerji formu su üzerine gravitasyon metodu ile yüklenir. Doğal Enerji yüklü malzemeler IC (Information Carrier) Bilgi taşıyıcı olarak bilinir. Örnek olarak LCD (Liquid Crystal Display), Fotokopi Makinaları, Lazer Printer çalışma prensipleri gösterilebilir.

Suyun arıtılması (temizlenmesi) ne demektir?

Günümüzde Su’yu arıtmak için uygulanan konvansiyonel metotlar; Mekanik temizleme, Fiziksel Temizleme, Kimyasal Temizleme ve Biyolojik Temizleme olarak sıralanabilir.

Ne yazık ki; günümüzde yaygın olarak uygulanmakta olan bu konvansiyonel su arıtma metotları su arıtmada karşılaşılan sorunları tamamen çözümleyemediği ve çoğunlukla sağlık ve çevre problemlerine yol açtığı uygulamalarından (sonuçlarından) görülmektedir.

Başta içme ve kullanma su’yu olmak üzere, her çeşit su’yun (atık su dahil) arıtılmasının amacı aşağıdakiler olarak özetlenebilir:

* Su, zararlı mikro-organizmalar ve kimyasal maddeler içermemelidir.
* Su, tadını ve kokusunu etkileyecek olan maddeleri içermemelidir.
* Su’yun ihtiva edebileceği mikrop ve zararlı organizmalar, lokal standartlara göre etkisiz hale getirilmelidir.
* Su’yun, su boruları üzerindeki çürütücü (agresiv) etkisi minimuma indirilmiş olmalıdır.
* Su’da mikrobiyolojik denge (stabilizasyon) kriteri, Organik Maddeler için tüketilen Oksijen miktarının 10 mikrogram/litre’den az, başka bir ifade ile su’daki AOC-Assimilable Organic Carbon (sudaki mikropların gıdası olan ve hemen Sindirilebilecekleri Çözünmüş Organik Karbon miktarı) miktarının 10 mikrogram/litre’den az olması gerekir. Bunun üzerindeki değerlerde salgın hastalıklara neden olan patojenik mikropların çoğalması önlenemez.

REFERANS:Dünya Sağlık Teşkilatı -WHO- tarafından IWA tarafından 2003 yılında yayınlanan “Heterotropic Plate Counts and Drinking Water Safety” ISBN: 92 4 1562269 (WHO), ISBN: 1 84339 025 (IWA publishhing) yayınının SECTION-11 (Sayfa 199) “Managing Regrowth in drinking-water distribution systems” D. van der Kooij.

Posted in Bilgi Bankası